Peygamberler Tarihi Sabuni

Hz. Yusuf (A.S)

Hz.
YUSUF (A.S)
1

Hz.
Yûsuf (a.s)’ın Soyu:
1

Hz.
Yûsuf (a.s)’in Kur’an’da Zikredilmesi:
1

Esbât
île Kastedilen Kimlerdir?:
2

Hz.
Yûsuf (a.s)’m Rüyası:
3

Hz.
Ya’kûb’un, Yûsuf’a Olan Sevgisi:
3

Hz.
Yûsuf (a.s)’in Kuyuya Atılması:
4

Hz.
Yûsuf (a.s )’ın, Azizin Hanımından Dolayı Başından Geçen Sıkıntılı Olay:
5

Olayın
Şehirde Yayılması:
6

Hükümdarın
Rüyası ve Hz. Yûsuf un Hapisten Çıkması:
7

Hz.
Yûsuf (a.s)’ın Başından Geçen Sıkıntı:
8

Hz.
Yûsuf (a.s)’ın Masum Oluşu  İlgili Önemli
Bir Hatırlatma:
9

Hz.
Yûsuf (a.s)’ın Ölümü:
10

 

 

 

Hz. YUSUF
(A.S)

 

“(Yûsuf) ergenlik
çağına ulaşınca, ona, hüküm ve ilim verdik. İşte güzel davrananları böyle
mükafatlandın rız. ” û­suf: 12/22)

 

Hz. Yûsuf (a.s)’ın Soyu:

 

O; Yûsuf b. Ya’kûb b.
İshâk b. İbrahim’dir. Yüce Allah, Hz. Yûsuf (a.s)’ı, kendilerine ayrı ayrı iman
edilmesi zorunlu olan peygamberler arasında anmıştır… Yüce Allah, onu şöyle
övmektedir:

“İşte böylece
Biz, kötülük ve fuhşu Yûsuf’tan uzaklaştır­mak için (ona delillerimizi
gösterdik). Çünkü o, ihlasa erdiril­miş kullarımızdandır, [1]

Görüldüğü üzere Allah,
Hz. Yûsuf (a.s)’ı; iffet, kötülük­lerden koruma, sabır ve doğru sözlü olmakla
nitelendirmekte­dir… Nitekim Resulullah (s.a.v.)’de, Hz. Yûsuf (a.s)’ı şöyle
Övmektedir:

“Şerefli oğlu
Şerefli oğlu Şerefli oğlu; Şerefli Ibrâhîm oğ­lu İshâk oğlu Ya ‘kûb oğlu
Yûsuf’tur.[2]

 

Hz. Yûsuf (a.s)’in Kur’an’da Zikredilmesi:

 

Hz. Yûsuf (a.s)’m
ismi, Kur’an’da, tam olarak 26 defa zik­redilmektedir. Bunların 24’ü; Yûsuf
Sûresinde, biri En’âm Sû­resinde ve diğeri de, Mü’min (Gâfîr) Sûresinde
geçmektedir.[3]

Yüce Allah, Hz. Yûsuf
(a.s)’ı, “Siddîk” (Doğru Sözlü) olmakla nitelendirmiştir. İşte bundan
dolayı da Hz. Yûsuf (a.s), “Yûsuf es Siddîk” (Doğru Sözlü Yûsuf) diye
adlandı­rılmıştır. Yüce Allah bununla ilgili olarak şöyle buyurmakta­dır.

“(Gördüğü rüya
üzerine zindandan kurtulmuş olan kişi, hâlâ zindanda olan Yûsuf’un yanma
gelerek şöyle dedi:) ‘Ey Yûsuf Ey Doğru Sözlü (Siddîk) kişi! (Rü ya da görülen)
yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile….. hakkında bize yorum yap.[4]              

Hz. Yûsuf (a.s); Hz.
İbrâhîm (a.s)’m soyundan, peygam­berlik sülalesinden ve İsrail oğulları
peygamberlerinin en meş­hur olanlarından biridir. Çünkü Hz. Yûsuf (a.s), İsrail
oğulları­na gönderilmiş bir Peygamber idi… Yüce Allah bu konu ile ilgili
olarak şöyle buyurmaktadır:

“Andolsun ki
(Musa’dan) önce Yûsuf’ta size açık burhan­lar getirmişti. O vakit de onun size
getirdiği şeyler hakkında şüphe edip dunnuştunuz. Hatta o ölünce de ‘Allah
ondan son­ra Peygamber göndermez dediniz…”[5]

Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz.
Yûsuf un kıssasının detaylı bir şe­kilde anlatıldığı bir sure vardır. Bu sure,
“Yûsuf Suresi” diye anılan Kur’an’m uzun surelerinden birisidir. Bu
sure de; Hz. Yûsuf un hayatı, kardeşlerinin kendisine kurdukları tuzak, Mı­sır
Azizin hanımıyla arasında geçen sıkıntılı olaylar, zindana atılması, zindanda
insanları Allah’a davet etmesi, sonra Mısır hükümdarının rüyasını yorumlaması,
bunun üzerine zindandan çıkışı, yeryüzü hazinelerinin basma geçmesi, sonra
kıtlık sebe­biyle zahire almak amacıyla Mısır’a gelen kardeşleriyle tanış­ması,
bir hile ile kardeşi Bünyâmîn’i yanında ah koyması, kı­sacası küçük iken
gördüğü rüya üzerine bu peygamberin hayatı ile ilgili başından geçen olaylar,
ince hikmetler ve parlak nasi­hatlerle geniş bir şekilde anlatılmaktadır. [6]

 

Esbât île Kastedilen Kimlerdir?:

 

Daha önce de belirttiğimiz
üzere; Hz. Ya’kûb (a.s)’m ço­cuklarından 12 tanesi erkek çocuğu olarak
doğmuştu. Bütün İsrail oğulları kabileleri (Esbât), bu çocuklara nispet
edilirler. Çünkü bütün İsrail oğulları, Hz. Ya’kûb (a.s)’ın bu çocukları­nın
soyundan gelmişlerdir. Hz. Yûsuf (a.s) ise; onların en şe­reflisi, en
faziletlisi ve en değerlisi idi.

Bir grup alimin ileri
sürdüğü görüşe göre; Hz. Ya’kûb’un çocukları içerisinde, Hz. Yûsuf’tan başkası
Peygamber olma­mıştır. Hz. Yûsuf un kardeşlerinden hiç birine vahiy gelme­miştir.

İbn Kesîr (rh.a)’de bu
görüşü destekleyip şöyle der: “A-çıkçası bu kıssada kardeşlerinin sözleri
ve davranışları ile ilgili anlatılanlar, Yûsuf un kardeşlerinin Peygamber
olmadıklarını göstermektedir.

Hz. Yûsuf un
kardeşlerinin Peygamber olduklarım ileri sürenler, (bu görüşlerine) şu ayeti
delil getirmişlerdir:

“Biz, ‘Allah’a ve
O’mm katından bize indirilene; İbrahim, İshâk, Ya’kûb ve ‘Esbât’a indirilene,
inandık’ deyin.”(Bakara: 2/136)

Bu iddiayı savunanlara
göre; bu ayetteki Esbât’tan kasıt, Hz. Ya’kûb’un çocuklarıdır. Bu iddiaları,
sağlam değildir. Çünkü burada Esbât ile kastedilen, İsrâiloğulları kabileleri
ve halkıdır.

İsrail oğulları
içerisinde zaten kendilerine gökten vahiy gelen peygamberler bulunmaktadır. Hz.
Yûsuf (a.s)’m, kardeş­leri içinden nübüvvet ve risalede seçilmesi ve Hz. Yûsuf
dı­şında kardeşlerinin hiç birinin Peygamber olduğuna dair bir ayetin olmaması,
bizim görüşümüzü desteklemektedir.[7]

 

Hz. Yûsuf (a.s)’m Rüyası:

 

Tefsircilerin
kaydettiğine göre; Hz. Yûsuf (a.s), ergenlik çağma girmeden önce garip bir rüya
görmüştü. Rüyasında; on bir yıldızın, güneşin ve ayın kendisine secde
ettiklerini gör­müştü. Bu hal, Hz. Yûsuf u korkuttu. Bu rüya, ona ağır geldi.
Uyanınca, babasına, gördüğü rüyayı anlattı. Babası, rüyayı; oğlunun şanının
yüce olacağı, yüksek mertebelere, dünya ve ahirette üstün derecelere ulaşacağı
ve babasının, anası ile kar­deşlerinin kendisine boyun eğip itaat edeceği
şeklinde yorum­layıp bu rüyayı gizlemesini ve kardeşlerine anlatmamasını is­tedi.
Çünkü Hz. Ya’kûb (a.s), Yûsuf un kardeşleri, bu rüyayı duyarlarsa ona karşı
kıskançlık edip, hileler kuracaklarından ve çeşitli tuzaklar
tertipleyeceklerinden korkuyordu. Zira insa­nın doğasında, her zaman tuzak
kurmak ve kıskançlık vardır. İşte bundan dolayı Hz. Ya’kûb (a.s), oğlu Yûsuf a,
bu rüya ile

ilgili   sırrı  
gizlemesini   tavsiye   etti.  
Bir   rivayette   şöyle buyu rulmaktadır:

“İhtiyaçlarınızı
gidermek için, ihtiyacınızı gizleyerek a-vantaj sahibi olun. Çünkü nimet sahibi
olan herkes, başkala­rınca kıskanılır.[8]

Yüce Allah bu rüyaya
işaret ederek şöyle buyurdu:

“Bir zaman Yûsuf,
babası (Ya’kûb’a): ‘Babacığım! Ger­çekten ben (rü ya da) on bir yıldız, güneş
ve ayın bana secde ettiklerini gördüm’ demişti. (Babası da:) ‘Yavrucuğum! Rüya­nı
sakın kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan, insana
apaçık bir düşmandır’ demişti. [9]

Kur’ân-ı Kerîm’in
ifadesinden anlaşılıyor ki; Hz. Yûsuf, rüyasını, babasına, kardeşlerinin
olmadığı bir sırada anlatmış ve babası da, ona, rüyasını kardeşlerine
anlatmamasını tavsiye etmiştir.

Tevrat’ta geçen
ifadeye göre;[10] Hz. Yûsuf, rüyasını, baba­sına,
kardeşlerinin huzurunda anlatmış ve babası da: “Desene ben, annen, ve
kardeşlerin sana secde edeceğiz” diyerek ona kızmış.

Tevrat’ta geçen bu
olay, tamamen yanlıştır. Çünkü Tevrat, kesinlikle tahrif edilmiştir. Doğrusu
ise Kur’ân-ı Kerîm*de ge­çendir. Zira “Kur*an*a, önünden de ve ardından da
batıl gelemez.[11]

 

Hz. Ya’kûb’un, Yûsuf’a Olan Sevgisi:

 

Hz. Ya’kûb (a.s),
çocukları içerisinde en çok Yûsufu se­viyor ve Yûsuf ile Bünyâmîn’i, sevgi ve
yakınlık yönünden diğer çocuklarına üstün tutuyordu. İşte bu; kardeşlerinin, Yû­suf
ile öz kardeşi Bünyâmîtı’e karşı kıskançlık göstermelerine ve tuzak kurmalarına
bir sebep teşkil ediyordu. Çünkü onlar daha küçük ve genç yaşta çocuk idiler.
Bundan dolayı kardeş­leri, Yûsuf a olan düşmanlıklarını ve ona yapacakları
kötülüğü içlerinde gizlediler…

Kardeşleri,
babalarından; Yûsuf la arkadaşlık kurup kendi­leriyle birlikte Yûsuf un da
çölde koşup oynaması için izin istediler. Bu durum, Hz. Ya’kûb’a zor geliyordu.
Çünkü Hz. Ya’kûb, hem Yûsuf un ayrılığına dayanamıyor ve hem de on­ların ona
bir zarar vermesinden korkuyordu. İşte bundan dola­yı Hz. Ya’kûb, onları;
“Yûsuf u götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir
kurdun yemesinden korkarım” (Yûsuf: 12/13) şeklinde oyalıyordu…

Hz. Ya’kûb (a.s),
kurdun, Yûsuf’a zarar vermesinden çok onların Yûsuf’a zarar vermesinden
korkuyordu, işte Hz. Yakûb, bu sebeple Yûsuf’u, onlardan alıkoymaya
çalışıyordu. Fakat kardeşleri, akıllılıkta bir benzen görülmemiş şekilde:
“Biz (güçlü ve kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer kurt Yûsuf’u
yerse, o zaman, biz gerçekten aciz kimseler sayılı­rız” (Yûsuf 12/14)
dediler. [12]

 

Hz. Yûsuf (a.s)’in Kuyuya Atılması:

 

Hz. Ya’kûb, kendisinin
Yûsuf tan dolayı onlardan korktu­ğunu ve kendisinin olmadığı bir yerde Yûsuf a
bir tuzak kur­malarından çekindiğini onlara hissettirmemek için çaresiz bir
şekilde Yûsuf u onlarla göndermek zorunda kaldı. Onların sözlerine uyup
istemeyerek Yûsuf u gönderdi. Yûsuf u alıp gözden kaybolup; ona kötü sözler
söylemeye vurmaya aşağı­lamaya başladılar. Sonra Yûsufu suyu az bir kuyunun
içine attılar. Onlar Yûsufu kuyuya atınca Allah Yûsuf’a; bu zorluk ve
sıkıntıdan mutlaka çıkıp kurtulacağını ve kendisinin izzet ve onur sahibi
olduğu sırada, onlar farkına varmaksızın, kar­deşlerinin yaptıkları bu kötü işi
onlara mutlaka haber verece­ğini vahyetti. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak
şöyle bu­yurmaktadır:

“Yûsuf’u götürüp
de kuyunun dibine atmaya ittifakla ka­rar verdikleri zaman, Biz, Yûsuf’a;
‘Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar farkına varmaksızın, (bir gün)
kendilerine haber vereceksin’ diye vahyettik.[13]

(O civardan) bir
kafile geçiyordu. Sucularım, (su getirme­si için) kuyuya gönderdiler. Sucu, su
almak için kovayı kuyuya salınca, Hz. Yûsuf, kovaya yapışıp tutundu. Adam,
kovayı çe­kince, (Yûsuf’un ağırlığından ötürü) kovanın su ile dolduğunu sandı.
Bir de baktı ki, kovaya asılı güzel yüzlü ve temiz yaratı-lışlı bir çocuk. Adam
buna çok sevinip: “Müjde! işte bir oğ­lan. ” (Yûsuf: 12/19) dedi.
Yûsufu, bir ticaret malı olarak sak­ladılar. 
Mısır’a varınca,  onu, köle olarak
satmak istediler. “Kıtfîr” adında Mısır Azizi, onu, düşük bir fiyata
kafileden satın aldı. Hz. Yûsuf; doğruluğu, üstün karakteri, güzel ahlakı ve
güvenirliliği ile Mısır azizinin yanında güzel bir yere sahip oldu… Bu olay,
milattan Önce takriben 1600 yıl önce gerçek­leşmişti.

Diğer taraftan Yûsuf
un kardeşleri, Yûsufun gömleğini öldürdükleri bir koyunun kanma batırarak o
kanlı gömleği ba­balarına götürdüler. Bununla, kendilerinin olmadığı bir sırada
Yûsufu, kurdun kapıp yediğine babalarına inandıracaklardı. Fakat onlar, gömleği
parçalamayı unuttular. -Zaten yalancılı­ğın belası, unutmaktır- Bu hilede
başarılı olamadılar. Yüce Al­lah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Akşamleyin
ağlayarak babalarına gelip:   ‘Ey
babamız! Biz. yarışmak için (sahraya) gitmiştik. Yûsuf’u da, eşyamızın yanında
bırakmıştık (Ne yazık ki,),onu kurt yemiş. Fakat biz, doğru söyleyenler olsak
bile, sen, bize inanmazsın’ dediler. [14]

Seleften bazısı derki:
“Zulümden yakınan kimsenin ağla­masına aldanma. Ağlamakta olduğunu görmene
rağmen, zul­mettiği nice kimseler vardır! Yûsufun kardeşlerinin ağlamala­rını
düşünün. Geceleyin, zifiri karanlıkta ağlayarak babalarının yanma gelmişlerdi.
Mazeretlerini açıklamak için değil de zu­lümlerini örtbas etmek için böyle
yapmışlardı.”

Rivayet edildiğine
göre; Hz. Ya’k’ûb ( a.s)’a, Yûsufun ka­na bulanmış gömleği getirildiğinde, onu
ters çevirip incelemiş ve ona bakarak: “Ne yumuşak huylu bir kurt ki oğlumu
yemiş de sırtındaki gömleği parçalamamış” dedi. Hz. Ya’k’ûb (a.s) bu sözü;
onların yalanlarına inanmadığını, babalarına karşı u-muİmadık bir hile ve iş
yaptıklarını anlatmak için söyle­di. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır.

“(Ya’kûb) dedi
ki: belki de nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana
düşen)güzel bir sabırdır. Sizin an­lattığınıza göre, yardımına sığınılacak
ancak Allah ‘tır.[15]

 

Hz. Yûsuf (a.s )’ın, Azizin Hanımından Dolayı
Başından Geçen Sıkıntılı Olay:

 

Hz. Yûsuf a.s ) Mısır
azizinin evinde her türlü ikram ve i-yiliğe kavuşmuş bir vaziyette kaldı. Aynı
zamanda çok güzel ve yakışıklı idi.Büyüyüp delikanlı olunca Azizin hanımı ona
aşık oldu.Aşkı gönlünü kapladı. Yûsufu kendisine çağırdı. Bu olay, Hz. Yûsuf
(a.s )’ın karşılaştığı ikinci problemin başlangı­cı idi. Birinci problemi,
kardeşlerinin kendisine kıskançlık gösterip kuyuya atmalarıydı.

Hz. Yûsuf (a.s) temiz
ruhlu, iffetli, hal ve hareketlerinde dosdoğru idi. İşte bundan dolayıdır ki bu
büyük fitneye karşı direndi. Kadının arzusuna ve saptırma faaliyetine karşı tam
bir imanla iki sebepten dolayı karşı koydu.

Birincisi:
Babasının ve dedesinin evinde gördüğü güzel terbiye ve kalbini saran Allah’a
olan imam. Çünkü babası ve dedesi de Peygamber ocağında büyümüşlerdi.

İkincisi:
Kadının kocasının kendisine çok iyilik ikram ve ihsanda bulunan efendisi
oluşudur. Çünkü efendisi, malı ve namusu hususunda kendisine güvenmişti. Nasıl
olurda efendi­sine ihanet edebilirdi. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmak­tadır:

“Evinde bulunduğu
kadın, Yûsuf’un nefsinden (murad al­mak) istedi. Kapılan iyice kapattı ve:
‘Haydi gel’ dedi. Yû­suf’ta: ‘(Böyle bir iş yapmaktan) Allah’a sığınırım. Çünkü
‘kocanız; benim efendimdir, bana güzel davrandı. ‘Durum şu ki: ‘Zalimlerfelah
bulmaz! dedi.[16]

Azizin karısının
kalbindeki aşk kadını tahrik etti. Vakit geçirmeden zorla Yûsuf’a sahip olmak
istedi. Bunun için önce kapıları kapadı, işini sağlama alıp Yûsuf u açıkça
kendisine yaklaşmaya çağırdı. Fakat Yûsuf, bu teklifi kabul etmeyip ka­dından
yüz çevirdi. Kadın ise Yûsufu kendisine çağırmada ısrar etti. Kadının Yûsuf’a
olan sevgisi, haya duygusuna galip gelmişti. Çünkü şehveti kendisini
kuşatmıştı. Yûsuf u tutup ona bu işi zorla yaptırmak istiyordu. Yûsuf Allah’tan
korktuğu için Allah onu böyle bir hareket yapmaktan korudu. Kadın, Yûsufu
kendisine çekmeye çalışıyordu. Sonunda Yûsuf kadı­nın elinden sıyrıldı. Bu defa
Yûsuf un elbisesini arkasından yakalayıp elbiseyi yırttı. Kadın yine Yûsuf un
peşini bırakma­dı. Kapıya kadar koştular. Yûsuf kapıyı açıp kaçıp gitmek
istiyordu. Kadın ise Yûsuf ile kapının arasına girip Yûsuf tan,

isteğini ve arzusunu
yerine getirmesini istiyordu. Tam bu sıra­da kadının kocası çıkageldi.İkisini
şüpheli bir vaziyette buldu. Kadın bu defa kötü bir hile ve tuzağa baş vurup
kocasına karşı suçsuz olduğunu göstermek için ağlayıp sızlamaya başladı.
Kadının iddiasına göre; Yûsuf kadına karşı cinsel tacizde bu­lunmuş. Kadın ise
Yûsuf tan kaçmış. Yûsuf kadın ile bu çirkin işi yapmaya çalışmış. Kadın ise
bundan kaçınmış. Böylece e-fendisini şerefine ihanet etmek istemeyen ve
namusunu zede­lemeyen kişi cezayı hak edecek, kurnaz, hilckarcı ve düzen­bazda
haklı çıkacaktı.Yüce Allah bu kolayı şöyle anlatmakta­dır.

“İkisi de kapıya
koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini ar­kadan yırttı. Kapının yanında efendisini
(kocasına) rastladılar. Kadın: ‘Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası,
zindana atılmaktan ya da acıklı bir işkenceden başka bir şey midir?’ dedi.
(Yûsuf) ‘Hayır, o, kendisi benim nefsimden (murad al­mak) istedi’ dedi. Kadının
akrabasından biri, şöyle şahitlik etti: ‘Eğer Yûsuf’un gömleği önden
yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir. Yûsuf ise, yalancıdır. Eğer Yûsuf’un
gömleği ar­kadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Yûsuf ise, doğru
söyleyenlerdendir. [17]

Bu, doğru bir tanıklık
ve son derece ikna edici bir kanıt­tır… Tanık, kadının akrabalarından bir
çocuk idi. Yûsuf un id­dia edilen iftiradan beri olduğuna, temiz ve iffetli
olduğuna delil olsun diye ve Yûsufu, kadının verdirtmek istediği şiddet­li
cezadan kurtarmak için Allah, o çocuğu böyle konuşturdu. Tanıklığın özeti şu
şekildedir:

‘Yûsuf kovalayan,
kadın kaçan durumda ise, elbisenin ön­den yırtılmış olması gerekir. Eğer Yûsuf
kaçan durumda ve kadın kovalayan ise elbisenin arkadan yırtılması gerekir.’

Yüce Allah bu konuyu
şöyle anlatmaktadır:

‘(Efendisi,) Yûsuf’un
gömleğinin arkadan yırtılmış oldu­ğunu görünce, (kadına:) ‘Şüphesiz bu, sizin
tuzağınızdır. Çün­kü sizin tuzağınız gerçekten büyüktür. (Yûsuf’a dönerek:) ‘Ey
Yûsuf! Bu meseleyi kimseye söyleme. (Ey kadın!)sende güna­hının affını
dile,çünkü sen günahkârlardan oldun1 dedi.[18]

 

Olayın Şehirde Yayılması:

 

Olay şehrin her
tarafında kısa sürede yayıldı. Kadınlar, Azizin hanımı hakkında konuşmaya
başladılar, bu işten dolayı onu kınayıp ayıplıyorlardı. Çünkü evin
hanımefendisi, kölesi­ne nasıl aşık olabilirdi? İnsan hiç hizmetçisini sever ve
ona aşık olur muydu? Bu tür sözler, Azizin hanımının kulağına git­ti. Bunun
üzerine kadın, kendisini kınayan Mısır’ın ileri gelen şeref ve itibar sahibi
arkadaşlarına haber gönderip evine davet etti. Yûsuf a olan sevgisini ve aşkım
mazur görmelerini sağla­mak için, onlara birde hile kurdu.

Onların her birine
oturacak bir yer hazırlattı. Bıçakla ke­sebilecek bir yiyeceği onlara ikram
etti.Yûsuf u da süslenmiş vaziyette onlara yakın bir yerde hazır tutuyordu. Tam
bıçaklan ellerine alıp önlerindeki yiyeceği kesmeye başladığı anda Yû­suf a
onların huzuruna çıkmasını emretti. Kadınlar Yûsuf un güzelliği karşısında
şaşırıp hayran oldular. Öylesine güzeldi ki şaşkınlıktan ellerinde olanı unutup
ellerini kestiler ve (Yû­suf un cemalini seyretmenin verdiği hazdan dolayı)
ellerindeki bıçak yarasının acısını hissetmiyorlardı.

Öyle ki parmaklarından
akan kanlar elbiselerini boyamıştı. Onlar ise ellerindeki meyveyi kestiklerini
sanıyorlar­dı… Yûsuf un cemalinden faydalanmak için ve güzelliklerini hayal
etmek için akıl uçup gitmiş ve göz ise fal taşı gibi yerinden fırlamıştı.
Kadınlar eleştiri ve kınamadan vazgeçip Yû­suf un güzelliği karşısında hayran
olup şöyle dediler.

“Allah ‘ı noksan
sıfatlardan tenzih ederiz bu asla bir beşer değildir.bu ancak bir melektir. [19]

Kadın böylece Yûsuf a
olan aşkının sırrını burada göster­miş oldu.Onlara sitem ederek şöyle dedi:

“İşte hakkında
beni kınadığınız şahıs budur.Ben onun nef­sinde (murad ahnak)istedim.. Fakat o,
(bundan) şiddetle kaçın­dı. Andolsun ki eğer o, kendisine emredeceğimi yapmazsa
mut­laka zindana atılacak ve elbette zelillerden olacaktır. [20]

Adalet, Hz. Yûsuf un
bu asil davranışı ve iffetinden dolayı tebrik edilmesini, kadının ise bu çirkin
hareketi ve eliyle (Yû­suf un elbisesini yırtması sebebiyle) cezalandırılmasını
gerek­tirir. Fakat iş tersine döndü. Kadının, kocasının ve kendisinin şeref ve
haysiyetini önemsemeyip Yûsuf u ele geçirmek’için ona hile kurmanın bedeli,
temiz ve suçsuz olan Yûsuf a ödetti­rildi. Yûsuf hapse mahkum edildi.Yaklaşık
yedi sene hapis aldı…Yüce Allah bu konuyla ilgili olara şöyle buyurdu:

“Sonra (Aziz ve
arkadaşları,) kesin delilleri görmelerine rağmen halkın dedikodusunu kesmek
için) yine de Yûsuf’u bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine
uygun görüldü. [21]

Hz. Yûsuf, kadının
işlediği suça rağmen haksız yere hapse atıldı. Hz. Yûsuf ile birlikte iki
gençte hapse girmişti. Biri, hü­kümdarın sucu başı ve diğeri ise, aşçı başı
idi. İkisi de, hapiste birer rüya gördüler. Rüyalarını, Hz. Yûsuf a anlattılar.
Sucu başı, hükümdarın bardağının içerisine şarap doldurduğunu görmüş.

Diğeri ise, başının
üstünde ekmek olan bir tabak taşıdığını ve kuşların bu ekmekten yemekte
olduklarını görmüştü. Her biri, gördükleri rüyayı yorum i amalarını Hz. Yûsuf
‘tan istedi­ler. Bunun üzerine Hz. Yûsuf, sucu başına: ‘Sen, hapisten çı­kıp
eski işine dönüp hükümdara içki sunacaksın…’ dedi. Aşçı basıya ise: ‘Sen ise,
asılacaksın. Kuşlar, başından yiyecekler’ dedi. İş, Hz. Yusuf (a.s)’ın haber
verdiği şekilde gerçekleşti. [22]

 

Hükümdarın Rüyası ve Hz. Yûsuf un Hapisten Çıkması:

 

Hz. Yûsuf un hapiste
geçen sıkıntılı yıllarının sonunda, Allah, ona çıkış yolunu gösterdi. Hükümdar,
uykusunda garip ve acayip bir rüya görmüştü; rüyasında nehirden yedi tane se­miz
güzel inek çıkıp merada otlamaya koyuldular. Ardından yedi tane de zayıf cılız
ve çirkin görünüşlü inek nehirden çıkıp semiz inekleri yediler. Aynı şekilde
yedi tane yeşil başağın üzerine yedi tane kuru başak yüklenip onları yediler.
Hüküm­dar, rüyasından korku içinde uyandı. Bütün sihirbazları ve bil­ginleri
toplayıp onlara rüyasını yorumlamalarını istedi.Fakat onlardan, gönlünü
rahatlatacak bir cevap alamadı.

(Daha önce Yûsufun
yorumladığı rüya üzere hapisten çıkmış olan) hükümdarın sucu basısı, hükümdara;
Yûsufun karışık rüyaları yorumlamadaki gücünü anlattı. Hükümdardan, müjdeli ve
sağlam bir haber getirmesi için kendisini Yûsuf’un yattığı hapse göndermesini
istedi.

(Hükümdarın izin
vermesi üzerine) hemen Yûsuf un yanı­na gidip ona hükümdarın gördüğü rüyayı
anlattı. Hz. Yûsuf, rüyayı şöyle yorumladı: “Bu beldede yedi yıl bolluk
olacak. Toprak cömertçe bol bol ürün verecek. Ardından yedi yıl ku­raklık
olacak. Yeşillikler yok olacak. Onlara git; bolluk yıllarında kuraklık ve
kıtlık yıllan için yiyecekler biriktirmelerini söyle.”

Hükümdar, bu yoruma
çok şaşırdı. Hemen hapisten çıkarı­lıp yanına getirilmesini emretti. Böylece
ona, devletin vezirlik­lerinden birisini verip onu yanına alacaktı. Fakat Hz.
Yûsuf, üzerinde suçluluk damgası olduğu için hapisten çıkmayı red­detti.
Kendisini mahkum edenlerin, suçsuz olduğunu kabul edip bu çirkin suçlamadan
kurtulup insanların, onun, temiz ve suçsuzluğuna şahitlik etmedikçe hapisten
çıkmayacağını bildirdi.Bu, peygamberliğin üstün haysiyet ve şerefinin gereği
idi… Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“(Adam hu yorumu
getirince,) hükümdar: ‘Onu bana geti­rin ‘ dedi. Elçi, Yûsuf’a geldiği zaman,
(Yûsuf:) ‘Efendine dön de ona:  
‘Ellerini kesen o kadınların zoru neydi?’ diye sor. Şüphesiz benim Rabbim,
onların hilesini çok iyi bilir’ dedi. (Hükümdar, kadınları yanın çağırıp
onlara:) ‘Yûsuf’un nefsin­den (murad almak) istediğiniz zamanki durumunuz
neydi?’ dedi. (Kadınlar:)  ‘Hâşâ! Allah
için biz ondan hiçbir kötülük görmedik’ dediler. Azizin karısı da: ‘Şimdi hak
meydana çıktı. Ben onun nefsinden (murad almak) istemiştim. Şüphesiz ki Yû­suf,
doğru söyleyenlerdendir.[23]

Hz. Yûsufun kıssası,
uzundur. Kur’ân~ı Kerîm, onun bu kıssasını detaylı bir şekilde anlatmıştır. En
sonunda; babası, annesi ve bütün kardeşleri Mısır’a gelirler. Mısır’da üstün
bir makama ve itibara sahip olduğu için Hz. Yûsufa, “selam”
(tahiyyat) ve “hürmet” (lekrim) secdesi yaparlar. Babasına, küçük
iken gördüğü rüyayı hatırlatır. Çünkü gördüğü rüya ger­çekleşmiş oldu. Yüce
Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“(Hep beraber
Mısır’a gidip) Yûsuf’un yanına girdikleri zaman, anne ve babasını kucaklayıp:’
Emin olarak Allah ‘m iradesiyle Mısır’a girin ‘ dedi. Anne ve babasını tahtının
üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için secdeye kapandılar. (Yû­suf:) ‘Ey
babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu
gerçekleştirdi. Beni zindandan çıka­rıp şeytan benim ile kardeşimin arasım
bozduktan sonra sizi çölden getirdiği için Rabbim ihsanda bulundu. Şüphesiz ki
Rabbim, dilediğine lütfedicidir. Çünkü O, çok iyi bilendir ve hikmet sahibidir.[24]

 

Hz. Yûsuf (a.s)’ın Başından Geçen Sıkıntı:

 

Hz. Yûsuf (a.s), çok
çetin sıkıntılarla karşılaşıp, zorlu bir hayat geçirdi. Bazen kolaylık, bazen
zorluk, bazen rahatlık, bazen sıkıntılı, bazen darlık, bazen de genişlik
içerisinde dö­nüp durdu.

Bu büyük sıkıntı ve
musibetlerin sonunda; Allah, ona, bol bir şekilde güç ve saygınlık ihsan etti.
Çünkü hapisten çıkıp Mısır mülkünün başına geçmişti… (İşte geçirdiği bu
sıkıntıla­rın karşılığı olarak) Allah, onu, Mısır ülkesinin hazinelerinin
başına geçirmişti.

Her ülke ve beldeden
insanlar, kıtlık sebebiyle Hz. Yû­suf un yanma gelmeye başladılar. Hz. Yûsuf a
ihtiyaç duyan­lar içerisinde, kuraklıktan zarar gören kardeşleri de vardı…
Kardeşleri de (diğer insanlar gibi) yiyecek almak için Hz. Yû­suf un yanına
geldiler. Hz. Yûsuf, onları tanıdı. Fakat onlar, Hz. Yûsuf u tanımadılar…
İşte Hz. Yûsuf un çektiği bütün bu sıkıntılar, onun, bu büyük ilahi lütfa ve
ikrama ulaşmasına bir sebep teşkil etti.

Ariflerden bir zat
bununla ilgili olarak der ki: “Nice ikram ve lütuflar, sıkıntılar
içerisinde saklıdır.”

    Hz. Yûsuf (a.s)’m başında üç büyük sıkıntı
geçmişti. Bun­lar, şunlardır:

Birincisi:
Bu olay; kardeşlerinin, Hz. Yûsuf a kıskançlık gösterip ona tehlikeli bir tuzak
hazırlayıp (ilk Önce) onu öl­dürmek isteyip sonra (bundan vazgeçerek) kuyunun
içerisine atmakla yetindikleri sırada gerçekleşmişti…

Allah’ın yardımı ve
rahmeti, Hz. Yûsuf a olmasaydı, Hz. Yûsuf, ölür giderdi.

ikincisi: Bu
olay ise; Hz. Yûsuf’un daha çiçeği burnunda genç bir delikanlı iken Mısır
Azizinin hanımının ona aşık olup onu kendisine çağırdığında (onun bu teklifi
kabul etmemesi üzerine) kadının, Hz Yûsuf u kandırıp saptırmak için çeşitli
hilelere başvurduğu sırada gerçekleşmişti…

Fakat Allah, Hz. Yûsuf
u, kadının tuzağından korudu ve onu bu büyük hileden kurtardı… Yüce Allah bu
konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Rabbi, Yûsuf’un
(zindanın kadınların teklif ettiklerinden daha iyi olduğu ve onların hilesini
kendisinden uzaklaştırmadığı takdirde onlara meyledip cahillerden olacağı
şeklindeki) duasını kabul etti ve onların hilesini (Yûsuf’tan) uzaklaştırdı.
Çünkü Allah(her şeyi) iyi işiten, pek iyi bilendir. [25]

Üçüncüsü: Bu
olay ise; Hz. Yûsuf un çirkin bir iftira se­bebiyle haksız ve suçsuz yere
zindana atılması ve orada yedi yıl kalmasıdır…

Mısır hükümdarı bir
rüya görüp bununla zihnini meşgul etmeseydi, uzun yıllar daha zindanda kalırdı.

Yüce Allah bu konu ile
ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“(Rüyasını
yorumlayıp zindandan kurtulan sucu başına; kendisinin suçsuz olduğunu hükümdara
anlatmasını, belki bu yerden, zindandan çıkabileceğini söyledi.) Fakat şeytan
(zin­dandan çıkan) o kişiye, (Yûsuf’u) efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla
(Yûsuf), ‘birkaç yıl daha’ zindanda kaldı. [26]

 

Hz. Yûsuf (a.s)’ın Masum Oluşu  İlgili Önemli Bir Hatırlatma:

 

“Peygamberlerin
Masumiyeti” bahsinde, Yüce Allah’ın peygamberi Hz. Yûsuf (a.s)’in
masumiyeti (günahsızlığı) ile ilgili on (10) madde aktarmıştık. Burada ise
meşhur tefsirci Fahreddîn er-Râzî’nin bu konu ile ilgili önemli bir sözüne faz­ladan
yer vereceğiz. Çünkü Fahreddîn er-Râzf nin bu sözü, bazı cahillerin iddiasının
aksine Hz. Yûsuf un temiz olduğunu, günahsız olduğunu ve kadına meyletmeden
uzak olduğunu göstermektedir…

Fahreddîn er-Râzî der
ki:

“1.
Yüce Allah, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna şu sözüyle tanıklık etmektedir:

“İşte böylece
Biz, kötülük ve fuhşu Yûsuf’tan uzaklaştır­mak için (delillenınizi ona
gösterdik.) Çünkü o, ihlasa erdiril­miş kullarımızdandır. [27]

2. Azizin hanımının
akrabalarından bir şahit, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna tanıklık etmiştir. Yüce
Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Kadının
akrabalarından biri şöyle şahitlik etti: Eğer Yû­suf’un gömleği
öndenyırtümışsa,. ” (Yûsuf: 12/26)

3.  Ellerini kesen kadınlar, Hz. Yûsuf un suçsuz
olduğuna tanıklık etmişlerdir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmakta­dır:

“(Kadınlar:)
Haşa! Allah için biz ondan hiçbir kötülük görmedik’ dediler.” (Yûsuf:
12/51)

4. Azizin
hanımı da, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna şu sö­züyle tanıklık etmiştir:

“Azizin karısı
da: ‘Şimdi hak meydana çıktı. Ben onun nefsinden (murad almak) istemiştim.
Şüphesiz o, doğru söy­leyenlerdendir’ dedi” (Yûsuf: 12/51)

5.  Şeytan da, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna şu
sözüyle tanıklık etmiştir:

“iblis: ‘Senin
mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ‘ihlasa erdirilmiş kulların’[28]
hariç, hepsini mutlaka azdıraca­ğım ‘ dedi. ” (Sâd: 38/82-83)

Buna göre Hz. Yûsuf u
kadına meyletmekle suçlayan kişi, hangi tarafı tutuyor? Allah’ın tarafını mı?
Yoksa Şeytanın tara­fım mı? Hangi tarafı tutarsa tutsun, her iki taraf ta, Hz.
Yû­suf un suçsuz olduğuna tanıklık etmektedir. Hangi halde olu­nursa olsun, Hz.
Yûsuf un suçsuz olduğunu kabul etmekten başka bir yol yoktur. Çünkü Hz. Yûsuf
(a.s), Azizin hanımına meyletmekten uzaktır.[29]

 

Hz. Yûsuf (a.s)’ın Ölümü:

 

Tarihçiler derler ki:
“Hz. Yûsuf (a.s), uzun ayrılıktan sonra babasıyla tekrar buluştuklarında,
Hz. Ya’kûb (a.s), 130 yaşın­da idi. Hz. Ya’kûb (a.s), bu buluşmadan 17 yıl
sonra öldü.

Hz. Yûsuf (a.s), 110
yıl yaşadı. Mısır’da ölüp oraya gö­müldü. Kardeşlerine; ‘eğer Mısır’dan bir gün
çıkıp giderseniz, benim cesedimi de yanınızda götürün ve atalarımın yanma
gömün’ diye vasiyet emişti.

Hz. Yûsuf (a.s)’m
cesedi, Hz. Mûsâ (a.s) zamanında Şam’a götürülmüştü. Tercih edilen görüşe göre,
Nablus’a gömülmüştü.

Hz. Yûsuf (a.s)’ın
ölümü, Hz. Mûsâ (a.s)’ın doğumundan da 64 yıl önceye rastlamaktadır.[30]

Hz. Yûsuf (a.s), eceli
yaklaştığı zaman, Rabbüıden; iman üzere canını almasını ve Salih kulları
arasına katmasını istedi.

“Ey Rabbim!
Mülkten (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da
öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen, dün ya da ve ahirette benim
sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat. [31]

Allah, Hz. Yûsuf un bu
duasını kabul edip onu en yüce makama nakletti. Allah, Hz. Yûsuf a büyük bir
rahmet eyledi.

Bize de, ölüm anında
iman nasip etsin. Çünkü Allah, yapı­lan duayı işiten ve kabul edendir. [32]

 



[1] Yûsuf: 12/24

[2] Buharı. Enbiyâ 19. Menakib 13, Tefsiru Sure-i Yûsuf 1;
Tirmizî, Tefsiru Sure-i Yûsuf 1: Müsncd; 2/96,416; îbn Hacer, Fetlm’1-Bari,
8/361

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 580.

[3] Bununla ilgili olarak b.k.z: En’âm: 6/84: Yûsuf: 12/4,
7, 8, 9. 10; 11.17, 21. 29, 46. 51. 56. 58, 69, 76, 77. 80, 84, 85. 87, 89; 90.
90, 94. 99; Gâfir: 40/34 (ç)

[4] Yûsuf: 12/46.

[5] Yûsuf: 12/34.

[6] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 581-582.

[7] İbn Kesîr, Muhtasar İbn Kesîr Tefsiri. 2/241

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 582-583.

[8] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, H. No: 985 (ç)

[9] Yûsuf: 12/4-5

[10] Tevrat. Tekvin. 37/9-11 (ç)

[11] Fussilet: 41/42

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 583-584.

[12] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 584-585. 

[13] Yûsuf: 12/15

[14] Yûsuf: 1-2/16-17

[15] Yûsuf: 12/18

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 585-587. 

[16] Yûsuf: 12/23

[17] Yûsuf: 12/25-27

[18] Yûsuf: 12/28-29

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 587-590. 

[19] Yûsuf: 12/31

[20] Yûsuf: 12/32

[21] Yûsuf: 12/35

[22] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 590-592 

[23] Yûsuf: 12/50-51

[24] Yûsuf: 12/99-100

Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 592-594. 

[25] Yûsuf: 12/34

[26] Yûsuf: 12/42

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 594-596.

[27] ‘Yûsuf: 12/24

[28] Çünkü Hz. Yûsuf (a.s), Yüce Allah’ın, Yûsuf: 12/24’de
belrttiği üzere, ihlasa erdirilmiş kullarındandır.

[29] Fahreddîn er-Râzî, Tefsiri Kebîr, 18/117

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 596-597.

[30]  Taberî,
Tarîhu’r-Rüsûl vel-Mülûk, “1/330-364; İbnü’1-Esîr, el-Kâmil, 1/78-88 İbn
Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1/185-206

[31] Yûsuf: 12/101

[32] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 597-598.

İlgili Makaleler